MEDUSA’NIN KESİK BAŞI VE BÜTÜN HİKAYEMİZ

Baudrillard; “ Medusa öyle kökten bir ötekiliği temsil eder ki ona bakan ölür”[1] der. Ve Medusa’nın ötekiliğini  ulaşılamayacak bir yere koyar. Çünkü Medusa’nın ötekiliğinde ölüme açılan, dönüşü olmayan bir yan vardır. Medusa’nın o kadar derine itilmiş bir sessizliği vardır ki isyanını dile getiremediği için ona her bakanı içindeki ölüme çağırır.

Medusa’nın Ovidius tarafından bize anlatılan hikayesinde[2] ışık düşen tek bir an, ferah nefes alacağımız ufacık bir boşluk dahi yoktur. O kadar karanlık ve kasvetli bir hikayedir ki bu, gölgesi binlerce yılı aşarak bugünün tecavüzlerinin, kadın cinayetlerinin üzerine düşer. Ve yılan saçlarının öfkesi bütün kadınları ateş gibi sarar.

Athena’nın tapınağında rahibe olan üç kız kardeşin hem en güzeli, hem de en ölümlüsüdür Medusa. Diğer ikisi Gorgon olarak ölümsüzdürler. Ama Medusa’nın başı  öldürülen, tecavüze uğrayan, şiddet gören her kadında, her çocukta gövdesinden tekrar tekrar koparılacağı için ölümü çoğalan, bitmek bilmeyen bir ölüm olmalı ve tanrısal şefkatin ufacık bir parçasından dahi nasibini almamalıdır. Bu yüzden bir tecavüz mağduru olarak ölümlü olmak zorundadır. Onun “ötekiliğini” biricik kılan, kimselere benzemez yapan da budur; Hikayesindeki saf karanlık.

Her kadın ölümünün arkasına gizlenmiş “aşk” burada da iş başındadır. Medusa’nın dillere destan güzelliğinden etkilenen Poseidon, Medusa’dan karşılık göremeyince ona Athena’nın tapınağında tecavüz eder. Ovidius bu tecavüzü bize şöyle anlatır: “ Sevenler bölüşemiyordu güzelliğiyle ünlü Medusa’yı, kıskanıyorlardı. Bütün güzellikleri içinde saçları göze batardı. Gören biri anlatmıştı bunları. Kızlığını deniz tanrısı bozmuş derler..”[3]

Medusa’nın hikayesinin geri kalanında Athena devreye girer ve gücü Poseidon’a yetemeyeceği için tapınağının kirlenmesinden Medusa’yı sorumlu tutar. Ceza olarak Medusa’nın dillere destan güzellikteki saçlarını yılana, kendini de bir canavara dönüştürür. Öyle ki o eski güzelliğini aramak için ona bakanlar artık taşa döneceklerdir. Bu canavara doğru değişim de yetmez tanrılara ve Medusa’nın başı Kral Polydectes’e hediye olarak verilmek istenir.  Medusa’nın sonu ise Perseus’un elinden olur. Medusa’nın kendini taşa çevireceğinden korkan Perseus, Medusa’ya ancak bir korkağın yapacağı gibi uyurken saldıracak ve başını gövdesinden ayırabilecek gücü ancak öyle bulacaktır. Kurban sessiz ve habersiz, katil ise kararlı ve tüm silahlarını kuşanmıştır.

Perseus’un Medusa’yı öldürmesi, ince ince tasarlanmış bir cinayettir. Ve hatta katil gibi yardımcıları da panteonun anlı şanlı tanrılarıdır. Perseus’un emrine cinayetin kusursuz olması, Medusa’nın kolayca öldürebilmesi için keskin çelikten tanrı yapımı bir orak ve Athena’nın sihirli kalkanını verilir. Cinayette kullanılacak araç ve gereçler sadece bunlar da değildir. Perseus, cinayet mahalline sessizce süzülmek, kaçmak ve mümkün olduğunca az iz bırakmak için onu görünmez kılacak Hades başlığı ile kanatlı sandaletler de kuşanır.

Bir tecavüz mağdurundan kurtulmak ve tanrıların günahlarının ardını toplamak işte böylesine zahmetli ve zor bir görevdir! Ve panteonun tüm tanrılarına karşı, tecavüze uğramış, hamileyken sürgüne gönderilmiş, yurdundan olmuş ölümlü Medusa, bütün “hiçliği” ile onlara “denk” bir kurbandır.

Medusa kendi hikayesinde öçle, kinle hiç kirlenmemiş saf bir hayalet olarak dolaşır. En azından bize hikayeyi anlatanlar onun ağzından çıkmış tek bir sözden, kendisine reva görülenler hakkında tek bir itirazdan ya da bedduan falan söz etmezler. Medusa dilsiz bir uyurgezer gibi kendi hikayesinin içinde dolaşır ve en sonunda kesik başı ayaklarımızın dibine düşer. Tanrıların içinde hiçbiri de bu ölüme itiraz etmez. Tanrısal teveccüh ile onaylanmış bu ölüm o günden bugüne öldürülen, şiddet gören, katilleri iyi halden yararlanan tüm kadınların kaderine sızar.

Bu eşsiz! “kahramanlık!!” destanları hep katillerin gözünden okunur;  Ah! Şu iffetsiz, pespaye, yılan saçlı fahişe Medusa’dan kurtulmak için güçlü Perseus ne badireler atlatmış, ne fırıldaklar çevirmiş, elini nasıl kana bulamış ve en sonunda bir zafer nişanesi olarak kanlı kesik başını elinde ne büyük bir gururla tutmuştur..

O artık, kurbanın kanı sıçramış kravatı ve takım elbisesi ile iyi halden yararlanmayı hak eden ve bir fahişeyi öldürdüğü için hapiste harcayacak tek bir saati bile olmayan bir kahramandır. Namus temizlemek, tanrıların kirini yıkamak için giriştiği bu zor görevden alnının akı ve tüm toplumun alkışlarıyla çıkmıştır. Helal olsun o zaman panteonun ve tapınağın namusunu temizleyen Perseus’a..  Ne zor, ne çetrefil bir işe girişmiştir ki şu güçlü, korkusuz Perseus ve en sonunda bu cinayetle kahramanlığa terfi etmiştir. Bundan sonra adı; Medusa’nın başını kesen korkusuz ve yiğit Perseus olarak anılacaktır ve elinde Medusa’nın kafasıyla  zamana bıraktığı son görüntü hiç çıkmamak üzere zihnimize kazınacaktır.Benvenuto Cellini’nin Floransa’da bulunan Perseus heykeli bu cinayetin nasıl aklandığına, katilin ortak hafızada nasıl kahramana dönüştüğüne dair o kadar güçlü bir semboldür ki nerdeyse bütün katillerden devşirilebilecek ve yücelterek zihinlere kazınacak bir kahraman tasviri yaratır. Bu kahramanın ancak bir kadının kesik başını elinde tutarak muzaffer olabilen, taammüden cana kıyan bir katilden dönüştürülmüş olması ne gamdır.

Dönemin en güçlü ailelerinden Medici’lerin siparişi ile yapılan bronz heykel için Cellini (1545- 1554) on yıl çalışır. Ve sonunda katil Perseus’un yüzünde okunan zaferle heykel, Loggia Dei Lanzi’deki şimdiki yerinde bütün kadınlara günün birinde korkakça bir zaferin kurbanı  olabileceklerini hatırlatır.

Cellini’den yaklaşık dört yüzyıl sonra Luciano Garbati adında Arjantinli heykeltıraşa kadar bu hikayenin tersinden de okunabileceği pek kimsenin aklına gelmez. Garbati 2008 yılında Medusa’nın binlerce yıldır birikmiş öcünü alır. Artık karşımızda Perseus’un kesik başını elinde tutan bir Medusa vardır. Sessizliğinden sıyrılan Medusa bu heykelle bir mağdur olmaktan çıkar ve bütün kadınlara hikayelerinin yeniden ve ancak kendileri tarafından yazılabileceğini söyler.

Garbati’nin heykelinin Cellini’nin “zafer” heykelinden büyük bir farkı daha vardır. Cellini bize Perseus’un gözlerini parlatan, pazularını gururla şişiren zaferini anlatırken, Garbati’nin Medusa’sı sadece kederli bir varoluşunu anlatır. Medusa’nın yüzünde nihayet alınmış bir intikam hırsı ya da öldürmenin gururu yoktur. Oysa   Cellini’nin Perseus’unda binbir entrika ile eline aldığı kesik başın gururu görülür. Bu öyle bir gururdur ki Medusa’nın boynundan akan kanlar hala ayaklarımızı ıslatır ve bizi yaşananlar karşısında alınmamış bir öcün kurbanları olarak tek başımıza bırakır.

Garbati’nin heykelinde ise Medusa cinayeti işlemek zorunda kalmış, nefsi müdafaa ile hayatta kalabilmiş bir kadındır yalnızca. Garbati bir röportajında 2008 yılında heykeli yapmadan önce üzerinde uzun uzun düşündüğünden söz ederek;

“ Medusa heykelini yapmak için onun tarafını seçmeliydim. Sanırım bunu yaparken ben de feminist oldum, o an farkında olmasam da… Onu, tecavüze uğradıktan sonra ve Perseus ile savaşırken hayal etmeye çalıştım. Kararlı ve öfkeli olabileceğini düşündüm ama sadece bir cevap olarak, çektirdiği acıdan gurur duymadan..” [4]  diyerek Medusa’nın tarafına nasıl geçtiğini anlatır.

Medusa’nın Garbati tarafından yeniden yorumlanan bu heykelinin örüntüleri kamuoyunda katil bir erkek değil de bir kadın olduğu için hayretle yankı bulmuş bir cinayette gizlidir. Cinayetin basında yer almış bilgileri kabaca şu şekildedir:

 “Yalvaç’ın Korukaya köyünde 29 Ağustos 2012’de, kendisine sistematik olarak tecavüz ettiğini söylediği evli ve iki çocuk babası Nurettin Gider’i (35) av tüfeğiyle vurarak öldürdükten sonra başını kesip, çuvala koyarak “işte namusuma uzananın kellesi, benim arkamdan konuşmayın” diyerek köy meydanına atan Nevin Yıldırım’a( 29), Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesin’ce 25 Mart 2015’te “tasarlayarak öldürmek”ten ömür boyu hapis cezası verilir. Yerel mahkemenin kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 2019 yılının Mayıs ayında onanır. 17 Kasım 2012’de bu tecavüzden 3.5 kilo ağırlığında kız bebek dünyaya getiren Nevin Yıldırım’ın istemediği bebek, Isparta Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Yurdu’na yerleştirilir. 3 bakıcı tarafından özenle bakılacağı söylenen bebeğe Emine Erdoğan tarafından “Elif Sıla” adı verilir.”[5] Nevin Yıldırım’ın hikayesinde  Perseus’unki gibi ortak erkek hafızasını gururla dolduracak, pazuları kurbanın kanıyla şişirecek bir yan yoktur. Çünkü kurban alışılmışın dışında kadın değil, kadına yıllarca sistematik tecavüz uygulayan erkektir. Üstelik bu kurban ne yazık ki Nevin Yıldırım’ın hem iş vereni, hem akrabası hem de hakkındaki dedikoduları yayan kişidir.

Nevin Yıldırım, olaydan sonra kendisyle röportaj yapan Habertürk Ankara Temsilcisi Tekin Atalay’a, aldırmak istediği halde doğurmaya zorlandığı bebeği için “ Kasım ayı başında doğum yapacağım. Bebeği bir kez bile emzirmek istemiyorum. Eğer emzirirsem ondan kopamayacağımı düşünüyorum. Bu bebeğe her baktığımda, öldürdüğüm kişiyi yaşattığımı ve ölmemiş gibi halen beni takip ettiğini düşüneceğim. Bu yüzden doğar doğmaz devlet alsın ve evlatlık versin istiyorum. Doğumdan sonra annelik duygumun ağır basmasından ve bebekten kopamamaktan korkuyorum ama başka çarem yok.”  [6]  der.

Medusa’nın kesilen başından da kanlar içinde fışkırarak mitoloji dünyasının en güzel yaratıklarından biri olan kanatlı at Pegasus çıkar. O da tıpkı Elif Sıla gibi tecavüz bebeğidir ve annesinin başına gelenlerden haberdardır. Bu yüzden olacak ki annesinin kanının düştüğü toprağı yaşamak için pek güvenli bulmaz ve doğar doğmaz uçarak gökyüzüne yerleşir. Nevin Yıldırım’ın ve bebeği Elif Sıla’nın ilerde birbirlerini görmek isteyip istemeyecekleri, birbirlerinden alacakları olup olmayacağı ise bütün kadın hikayeleri gibi şimdilik “ötekilik” sırlarımıza dahildir.

Bu sırlara kurbanı öldürmekten duyulan derin keder de dahildir. Çünkü bizim Perseus gibi kurban kafasını elinde tutunca şişen pazularımız yoktur. Ve siyah beyaz fotoğraflarımızın sayısı ne yazık ki erkeklerle kıyaslanamayacak kadar çoktur. O siyah beyaz fotoğraflarlar ki her birinde elimizden alınmış haklar ve hayatımızdan renkleri çalan kederler vardır.

Görseller:

Benvenuto Cellini/Perseus with the Head of Medusa/ Kaynak: Pinterest

 Luciano Garbati/ Medusa with the head of Perseus/ Kaynak: www. lucianogarbati.com

 Nevin Yıldırım fotoğrafı: 04/01/2018/ Gündem /Nurettin Arkan/ DHA/  www.hurriyet.com.tr den alınmıştır.

[1] Jean Baudrillard, “Kötülüğün Şeffaflığı”, Çevirenler: Emel Abora – Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları.

[2] Ovidius, “Dönüşümler”, Çeviren: İsmet Zeki Eyüboğlu, Payel Yayınları, (4. Kitap.)

[3] Ovidius, A.g.e., s, 115.

[4] Röportaj alıntısı 02/02/2019/ Ceren Çıplak Drillat, Cumhuriyet Gzetesi/ Feminist Medusa adlı haberinden.  Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr

 

[5] 26/ 09/2019 DHA. Kaynak: www.cnnturk.com / 21/08/2013 sözcü gazetesi. Kaynak: www.sozcu18.com

 

 

[6] 18/ 10/2012 Yaşam Haberleri, Kaynak: www.sabah.com.tr


MEDUSA’NIN KESİK BAŞI VE BÜTÜN HİKAYEMİZ’ için 6 yanıt

  1. Çok güzel bir yazı.Tanrılar böyle yaparsa kadına insanlar ne yapmaz.Garbati nin Medusa’sı mükemmel .Sen de harika yorumlamışsın.Kalemine sağlık…

    Beğen

Hülya için bir cevap yazın Cevabı iptal et